TEKNOLOJİ ŞİRKETLERİ
YÖNETİM DANIŞMANLIĞI VE EĞİTİM
HİZMETLERİ
TEKNOLOJİ TABANLI
GİRİŞİMCİLER İÇİN İŞ GELİŞTİRME
MENTORLÜĞÜ
PROFESYONEL
YAZILIM
GELİŞTİRME
SANAYİDE
DİJİTAL DÖNÜŞÜM
TEKNOLOJİ TRANSFER
OFİSLERİ & TEKNOPARKLAR İÇİN
İŞ GELİŞTİRME
YATIRIMCI
BULMA & DEVLET
DESTEKLERİ
YAZILIM-BİLİŞİM
SEKTÖRÜNDE SATIŞ PAZARLAMA
& İŞ GELİŞTİRME
KURUM İÇİ
MENTORLUK &
İÇ GİRİŞİMCİLİK
KEY OF CHANGE

Teknokent'lerde Başarı

ODTÜ Teknokent Genel Müdürü Mustafa İhsan Kızıltaş'ın ODTÜ Teknokent ile ilgili bazı ilginç bilgiler verdi. Bu bilgileri sizlerle paylaşıyorum;
 

Çok kısaca aslında biz ODTÜ Teknokent olarak ve genelde teknokentler olarak bilişim ve telefon firmalarını ve bu sektörü nasıl gördüğümüzü ve burada neler yapmak istediğimiz ile ilgili fikirlerimizi beyan etmek istiyorum.

(Teknokentlerle ilgili) Rakamları gördünüz zaten; Türkiye’de teknokentler şu anda gelişiyor. Hem teknokent sayıları, hem de teknokentlerdeki firmaların sayıları artıyor.

Ama niye teknokentler önemli? Çünkü bilişim, telekom dediğimiz zaman esasta arkada insan var. Sizin iyi insan kaynağınız olduğunda bu sektörü geliştirme şansınız var ve Türkiye olarak biz orta gelir tuzağından çıkacaksak, iyi beyinlerin iyi ürünler, iyi teknolojiler geliştirmesini ve bunu da yurt dışına satmasını sağlayabilir olmamız lâzım.

İşte burada teknokentlerin bir taraftan özel sektör, diğer taraftan üniversiteleri bir araya getirip o iyi beyinlerin sanayide buluşması ve teknoloji üretmesine vesile olması anlamında önemli olduğunu düşünüyoruz.

Türkiye’nin ilk teknokenti olan ODTÜ Teknokent, burada kendisine belli misyonlar belirledi. O misyonlardan bir tanesi; şu anda 300 firmamız var ve bunların yaklaşık yarısı, 150 firmamız bilişim telekom alanında. Firmalarımızın temelde uluslararası nasıl rekabetçi olabileceği ile ilgili değerlendirme yapmaya başladık ve firmalarımızın nasıl ilerleyeceği ile ilgili oyun planları hazırlamaya başladık.

Çok temelde işin açıkçası Türkiye genelinde iki temel anlayış farklılığı olduğunu gördük. Bir tarafı İstanbul ve İstanbul’da hayat çok hızlı, çok hızlı para kazanmak gerekiyor, o yüzden çok fazla teknolojide derinleşemiyorsunuz; diğer tarafta Ankara’da da herkes teknolojide derinleşme, proje geliştirme derdinde, proje yapma derdinde ya savunma sanayinde ya başka sektörlerde ya e-devlette proje yapıyorsunuz, TÜBİTAK’tan destek alıyorsunuz, ama ticarileştirme ile ilgili, bir iş modeli oluşturma ve yurt dışına açma ile ilgili İstanbul bakış açısında değilsiniz.

İşte bizim İstanbul ile Ankara’yı bir araya getirmek ihtiyacında olduğumuzu gördük. Bu, çok temel tespitlerimizden bir tanesiydi ve diğer bir tespit de, Türkiye’de gerçekten iyi beyinlerimiz var, iyi şirketlerimiz var. Potansiyel iyi mühendislerimiz var ama biz şu anda onların uluslar arası başarılı olabilmesini sağlayacak ekosistemi Türkiye’de sağlamış durumda değiliz. İşte biz ODTÜ Teknokent’te bunu sağlamayı hedefliyoruz. Uluslar arası başarılı bir teknoloji ekosistemi yaratmak istiyoruz. Bunun göbeğinde de tabii ki bilişim, telekom alanı olacaktır.

Burada bir firmamızın yaşadığı deneyim bize çok büyük ders niteliğinde örnek teşkil etti. O da e-learning alanında çalışan bir firma. Bu firma 2-3 kişilik bir firma idi. ODTÜ’den 2006’da mezun olmuş arkadaşların kurduğu bir şirketti. Bu arkadaşlar ilk başta ODTÜ Teknokent’te bu şirketlerini kurdular. Biz onları kendi kuluçka merkezimize yerleştirelim ki, GTİP’ten, KOSGEB’ten destek aldıralım derdinde idik. O zamanlar olayın bu noktasını çok görmüş durumda değildik; şimdi daha net görüyoruz. Yatırımcılar ile görüşmeye başladılar. Arkadaşların yaptığı şey aslında bir tane e-learning sitesi idi, eğitim ama 6-7 modülden oluşuyordu; onu yapıyordu, şunu yapıyordu, bunu yapıyordu… yatırımcılar ile görüştüklerinde yatırımcılar 8. Modül olsun, 10 olsun, 11 olsun, 12’de takla atsın gibi öneriler verdikten sonra kimse de yatırım yapmamıştı.

Bu arkadaşlardan 2 tanesi “biz bu işi Türkiye’de yapmak istemiyoruz, Türkiye’de bu olmayacak” deyip bırakıp gittiler ama bir tanesi kaldı, leading olan burada kaldı; ders niteliğinde demem de bu noktada.

İşte bu arkadaşlar Amerika’ya gidiyorlar, birkaç yıl orada bir e-learning şirketinde çalıştıktan sonra, "bizim Türkiye’deki fikrimiz aslında burada da hayata geçebilir, biz artık kendi şirketimizi kuracağız” diyorlar ve yatırımcılar ile görüşmeye başlıyorlar.

Oradakilerin farkı, bakanlıktan, TÜBİTAK’tan tekno girişim alayım, destek alayım değil, bir yatırımcıdan destek alayım, onunla birlikte büyüyeyim noktası. Türkiye’de ne yazık ki burada da sıkıntımız var, yatırımcılık anlamında.

Onlarca yatırımcı ile görüştükte sonra E-bay ve Yahoo’nun melek yatırıcıları ile konuşuyorlar. Onlar diyorlar ki, “evet arkadaşlar, biz sizi beğendik, siz iyi çocuklarsınız, fikriniz de fena değil ama bu fikir para etmez. Sizin şu 7 modül vardı ya, gelin şu 6 tanesini atın”. (Yani), bizim buradakinin tersine! Orada 8 olsun 9 olsun demek yerine, “ şu 6’sını bir atın” diyorlar. “7.ciyi de şöyle yapın, şu iş modeliyle para kazanırız. Bunu yapabilir misiniz?” diyorlar. “Evet!” “ Ne kadar paraya ihtiyacınız var? Ne kadar sürede, kaç adam ile yapacaksınız bunu?” Diyorlar ki, “ biz 6 ayda şunu şuraya getiririz. Bize 1 milyon dolar lazım”. “peki” diyorlar, gidiyorlar 1 hafta sonra 9 tane daha melek yatırımcıyı getiriyorlar, 1.1 milyon dolar’ı masaya koyuyorlar, “hadi başlayın” diyorlar ve süreç öyle başlıyor.

Ama daha önemlisi, -hep aynı örneği veriyorum ama bunun önemli olduğunu düşünüyorum- bu aslında 3 yaşında iken Messi’yi voleybol oynadığı sırada görüp “bundan iyi futbolcu olur” demeye benziyor. Türkiye’deki yatırımcılar çoğunlukla 16 yaşına gelmiş Messi’yi görmek istiyorlar. 16 yaşına gelmiş Messi’yi herkes tanır zaten. Önemli olan 3 yaşındayken ama futbol oynamayan Messi’yi tanıyabilmek. Şu anda burada da sıkıntı olduğunu düşünüyoruz. Bunun değişmesi gerektiğini düşünüyoruz.

Ama 3 yaşındaki Messi’yi voleybol oynarken tanıyabilmek için 5 yaşındaki Pele’yi, 7 yaşındaki Maradona’yı da görmek lazım. İşte bunlar da aslında ekosistemin olgunlaşması ile ilgili şeyler. Şimdi Türkiye’de ciddi şekilde bunlar ile ilgili sıkıntımız var.

e-Leaning şirketine dönecek olursak, bu arkadaşların o 3 yaşında voleybol oynarken futbola sevk ettikten sonra diyorlar ki, “ e-learning sitesinin esas değeri, evet motorun iyi olması gerekiyor, iş modelinin iyi olması gerekiyor ama içerideki eğitimleri kimlerin verdiği önemli”. O yüzden gidiyorlar MIT’den, Stanford’dan, Harward’dan hocaları sistemin içerisine dahil ediyorlar ama daha önemlisi büyütme ile ilgili plan yapıyorlar. 6 ay sonra çocuklar 3 milyon dolar daha yatırım aldılar. 1 yıl sonra 12 milyon dolar daha yatırım aldılar, 2. yılın sonunda 32 milyon dolar daha yatırım aldılar ve toplamda 2- 2,5 yıl içerisinde 48 milyon dolar daha yatırım aldılar ve çocuklar 300 milyon dolarlık bir şirket haline gelmişlerdi. Şimdi 4. Yıllarını tamamladılar. Daha yeni San Francisco’ya gittiğimde bu örneği veriyordum 300 milyon dolarlık şirket oldu diyordum. Oradakiler dediler ki, “hayır, şu anda 500- 600 milyon dolarlık şirket oldu”. 4-4,5 yıl içerisinde bizim ODTÜ’den çıkan arkadaşlar şu anda 600 milyon dolarlık şirket haline geldiler.

Burada kalsalardı ne olurdu? Burada kalan arkadaş zaten onu gösteriyor; hala 200-300 bin dolar ciro yapmaya çalışıyor.

Niye bu hikâyeyi anlattım? Evet, Türkiye’de bizim iyi tohumlarımız var, evet ODTÜ Teknokent’te iyi kurumlarımız var ama daha ekosistemimiz bu tohumların başarılı olmasını sağlayacak noktada değil. Bizim doğru ekosistemler ile, doğru modeller çerçevesinde işbirliği yapıyor olmamız lazım ki, bu süreci hızlandıralım.

İşte bunu sağlayabilmemiz için San Francisco’da şu anda merkez açtık. Şu anda buradan, ODTÜ Teknokent’ten, Türkiye’den, İstanbul’dan başarılı, gerçekten uluslar arası başarılı şirket olabilecek şirketleri seçip onları eğitip –eğitim ama çok önemli bu- hazırladıktan sonra doğru bir iş modeli ile San Francisco’ya götürüp orada yatırım aldırıp büyütüp ama her durumda Türkiye’de teknoloji ayağını kaldırır, teknolojinin burada geliştirildiği ama yurt dışında satıldığı, Türkiye’ye de sürekli katma değer ve teknoloji ihracatı, yazılım ihracatı ile değer katan bir model üretmeye çalışıyoruz ve San Francisco merkezimizi açtık ama San Francisco merkezimizdeki hedefimiz Türkiye’den, ODTÜ Teknokent’ten milyar dolarlık şirket çıkartmaktı.

Sadece 1 milyar dolarlık bir şirket ile Türkiye’yi kalkındıramayacağımızı biliyoruz. İşte onun hikâyesi ile ilgili platformun hepsini kaldırıyor olmak gerekiyor. Bu çerçevede Ekonomi Bakanlığı’nın desteği ile çalışmalara başladık ama bu arada atladım kusura bakmayın, teşekkürümü etmem gerekiyor. San Francisco merkezimizde iki destekçi var. Biri, Türkiye Ekonomi Bankası ve Intel’in destekleri ile açtık. Hepimiz milyar dolarlık şirket çıkacağına inandığımız için bu işbirliğini yaptık ve devam ettik ama dediğim gibi platformun hepsini kaldırmak gerekiyordu; sadece bir firma değil, bizim her firmamızın belli seviyeye gelmesi gerekiyordu. İşte orada Ekonomi Bakanlığı ile birlikte uluslararası rekabeti geliştirme projeleri başlattık ve şunu gördük: Bizim Türkiye’deki özellikle yazılım firmalarımız, telekom firmalarımız ve savunma firmalarımız Kuzey Afrika, Türk Cumhuriyetleri, Balkanlar bölgesinde çok ciddi rekabetçi olabilir ve şu anda onunla ilgili bir plan yapıyoruz.
 

Diğer taraftan özellikle Uzak Doğu ile de ilgili bir oyun planımız var. O çerçevede Nisan ayında Malezya’daki merkezimizi açtık. Orada da şu anda yazılım ihracatı ile ilgili iki iş geliştirme uzmanı ile firmalarımızın yazılım ihracatını geliştirmeyi hedefliyoruz.

Niye bunları anlattım- uzattım kusura bakmayın- çünkü biz Türkiye’nin çok iyi işler yapabileceğine inanıyoruz. Belki burada detayı görünmedi ama şu anda ODTÜ Teknokent’teki ihracat verileri gün be gün artıyor. İşte burada TEKNOKENT yönetimi olarak çok daha önemli işler yapılabileceğini düşünüyoruz çünkü çok daha iyi potansiyel var ama o potansiyeli hayata geçirebiliyor olmak önemli.

Burada İstanbul ile Ankara’yı birleştirebiliyor olmak önemli. İstanbul ile, sizler ile bizim Ankara’daki gücümüzü birleştirebiliyor olmamız gerekiyor. O gücü birleştirdiğimizde uluslar arası işler yapabiliriz. Şu anda bizim İstanbul ile ilgili bir oyun planımız var. Buradaki diğer teknokentleri de rahatsız etmeyecek ama İstanbul’a teknokentin geldiği bir modeli sizler ile birlikte inşa etmek isteriz. Diğer taraftan ODTÜ Teknokent’te bilişim ve inovasyon merkezi kuruyoruz hemen BTK’nın yanında, Eskişehir yolu üzerinde. Oraya sizleri davet ediyorum! Şu anda amacımız Türkiye’nin teknoloji tarihini yazmak. Gelin onu birlikte yazalım! Teşekkürler!
 



site design & technology
SLC Web Mühendisliği
www.slc.com.tr